Bazı isimler, markalar vardır. Reklama ihtiyaç duymazlar, isimlerinin anılması yeterlidir ya da bir posterin üstüne yalnızca isimlerinin yazılması. Öyle şaşalı fragmanlara, trailer’lara ihtiyaç duymazlar; ama yine de ortalığı inletmesini bilirler… İşte Batman bu tanıma tamamen uyan bir isim! 2009 senesinde başlamış olduğumuz Arkham serisinin yapımcı firması olan Rocksteady Studios, oyunun çıktığı her sene sonu ödül törenlerinde, “Akıllı olun, 1-2 seneye döneceğim ona göre. Hadi bakayım!” deyip çantasını ödüllerle doldurup bir sonraki oyuna kadar gözden kaybolurdu. İlk 2 oyunu 2009 ve 2011 yıllarında, yani sırasıyla Batman Arkham Asylum ve Batman Arkham City oyunlarını geliştiren Rocksteady Studios’tu. 2013 yılında çıkışını gerçekleştiren ve 3. Oyun olan Batman Arkham Origins’i ise Warner Bros. Games Montreal yapımcı firması geliştirmişti. Arkham Origins, hikaye olarak kronolojik devam eden Arkham Asylum ve Arkham City oyunlarının devamı olmak yerine daha önce yaşanmış bir hikayeyi ele almıştı. Kimileri beğenmişti; kimilerineyse, “Çok da olmamış be sanki, ne diye hikayeye çomak soktular ki şimdi?” dedirtmişti. Oyun çıktı; oynandı, sevildi, sevilmedi falan derken bir yandan Rocksteady de merak konusu tabii. Arkham City oyununun final sahnesinden sonra, “Şu hikayenin bir devamı gelsin artık!” gibi serzenişlerimiz olmaya başlamıştı. Oynayanlar bilirler.
Aradan 6 ay geçmemişti ki, GameInformer, “Yeni Batman oyunu hayırlı olsun, yapımcısı da Rocksteady, o da hayırlara vesile olsun!” diye bir duyuruda bulundu. Tabii ortalık ufak çaplı yıkıldı, aylar geçtikçe bir yandan karakter tanıtımları yapılıyor; Harley Quinn, Scarecrow, Penguin ve Two Face gibi düşmanların oyunda yer alacağı açıklanıyordu. Diğer yandan fragmanların ve tanıtımların ardı arkası kesilmiyordu. Sonunda beklenen gün(23 Haziran 2015) gelmiş ve oyunumuz çıkışını gerçekleştirmişti. Peki sonuç? Rocksteady duvara tosladı. PC platformundaki FPS düşüşleri ve büyük optimizasyon sorunları sonucunda Steam, iade alma konusunda neredeyse rekora ulaşacaktı. İnceleme puanları pek iç açıcı değildi. Bir yandan beklenilmiş 4 yılın verdiği yetkiye dayanarak isyana meyilli insanlar, diğer yandansa inceleme puanlarını “Batarang” gibi fırlatan firmalar…
Bütün filmlerini izlemiş, çizgi romanlarını takip eden, oyunlarını defalarca kez oynamış ve son oyununu büyük bir heyecanla bekleyen ben, “Biraz bekleyelim şu sis bir dağılsın da sonra bakarız.” deyip oyunu 2-3 ay kadar almaktan vazgeçtim. Bir süre sonra yapılan, “Yeni bir update geliyor, her şey düzelecek!” haberiyle gaza gelip indirimdeki oyunu Steam’den satın aldım. 2 ay önce çıkmış bir oyunun neden %70 indirimde olduğu çok açıktı. Hüsran… Her şey aynıydı, yeni update çare olamamıştı…
İşte bu hikaye, size oyunla ilgili bazı bilgiler vermemin yanında, “Playstation 4’ü neden satın aldım?” sorusunun da cevabıydı. Başlayalım.
Dertsiz Gotham yoktur!
İncelememize Arkham serisinin her zaman olduğu gibi en iyi tarafı olan senaryosu ile başlamak istedim. Hikayeleri birbirine bağlı olan Arkham Asylum, City ve Knight oyunları her hikayede beni etkilemeyi başardı. İlk 2 oyunumuzun yazarı olan Paul Dini tam bir Batman hayranı olmasının yanı sıra 1992 yılında yapımına başlanan ve 85 bölüm süren Batman:Animated Series’in de yazarı idi. Oyunlarda da gerçekten mükemmel iş çıkarmıştı; ancak nedeni bilinmez bir şekilde Rocksteady ile yolları Arkham City oyunu sonunda ayrılmıştı. Bu biraz düşündürücüydü. Hatta kimilerine göre serinin hikaye gidişatına kesik vuran Arkham Origins oyunu da bu yüzden çıkmış ve Rocksteady’e yazar bulmak için zaman kazandırmıştı. Ancak Arkham Knight çıktıktan sonra oyunun yazarları olan Sefton Hill ve Martin Lancaster’a, “Kusura bakmayın, biz ettik siz etmeyin.” demek geldi içimden.
Oyun Jim Gordon’ın, “Bu hikaye, nasıl olduğunun… Batman’in nasıl öldüğünün hikayesi!” cümleleri ile başlar. Açıkçası bunu duyduğumda aklıma iki şey gelmişti. Birincisi ya Bruce Wayne ölecekti ya da Batman’in gerçek kimliği açığa çıkacak ve Gotham’ın kara şövalyesi, adaletin simgesi son bulacaktı. 2 türlü de serinin sonuna geldiğimizi düşünmeye başlamıştım.
Suç bir şekilde azalmış, Gotham 9 aydır sessizliğe gömülmüştü; ancak Gotham’da her şey bir tetiğin çekilmesiyle başlayacak kadar gergindi ve Jim Gordon bunu hissediyordu. Hava, Gotham'da her zaman olduğu gibi yağmurluydu. Oyunumuza aktif olarak bir barda polis memuru Owens’ı yöneterek başlıyoruz. Bir şeyler sipariş ediyoruz derken bir vatandaş gelip, “Şu arka koltukta biri sigara içiyor memur bey, uyarırsanız sevinirim.” diyor ve Owens olduğu yerden kalkıp vatandaşı uyarmaya gidiyor; elini adamın omzuna koyup tam uyaracakken bütün bar adeta cehenneme dönüşür, her yerde zebaniler gezmeye başlar ve memur Owens yere düşer, her yer kararır… Batman’i az çok takip edenlerin de tahmin ettiği üzere, bu eski düşmanımız Scarecrow’un korku gazından başka bir şey değil. Şehrin dört bir yanında korku kol gezmeye başlar ve Scarecrow, Gotham şehrinin dev ekranlarından, “Dikkat dikkat kaptanınız konuşuyor; şehri 24 saat içerisinde terk etmezseniz topunuzu keserim.” tarzı bir açıklama yapar. Bu tehdit iş görür ve dün 6.3 milyon nüfusu olan Gotham’da bugün pek de fazla kişi kalmaz. Yalnızca haydutlar, suçlular, ve daha kötüleri kalmıştır; onları durdurabilecek tek bir kişi vardır. Batman! Oyunumuzda Batman’in her zaman olduğu gibi çevresinde olup bitenlere şahitlik edeceğiz; ancak Batman’in iç dünyasına hiçbir zaman bu kadar detaylı şahit olmamıştık. Dr. Jonathan Crane’e saygılar; nam-ı diğer Scarecrow…
“Peki anladık, senaryonun girişi böyle, peki sonrası nasıl?” diye soruyorsanız olay tam burada başlıyor. Jim Gordon ile olan bağlantımız ve yardımcımız Oracle’nin bizi yönlendirmesi ile bir anda olayların içinde buluyoruz kendimizi. Ana düşmanımız Scarecrow ve yanındaki esrarengiz, bize bilenmiş ve bizi her an öldürmek isteyen askeri nizama ayak uyduran maskeli, Arkham Knight isimli, serimizin yeni, kötü karakteri. Ancak kim bu Arkham Knight?!
Oyun Mekanikleri
Oyunu henüz oynamamış ya da seriye hiç başlamamış olanlara spoiler vermemek adına zor da olsa kendimi durduruyor ve yavaş yavaş oyun mekaniklerine geçiş yapıyorum. Arkham serisinin ilk oyunundan beri Unreal Engine 3 oyun motoru kullanılıyor. Oyun, dövüş sahnelerindeki çeşitlilik ve yaratıcılık bakımından, kontrolleri çok basit olmasına rağmen, o kadar çok sevildi ki; oyun severler tarafından diğer oyun firmaları ve yapımcılarına, “Bakın bakın da feyiz alın 2 dakika, helal olsun be alkış alkııış!” şeklinde yorumlar yapılmasına vesile oldu. Arkham serisinin, oyun dünyasına bu konuda gerçekten yeni bir pencere açtığını söylemezsem haksızlık etmiş olurum. Arkham Knight oyunu da serinin diğer üç oyunundan farklı olmadı ve aynı oyun motorunu kullandı. Kareye bas saldır, biri sana saldırıyorsa üçgene bas ve gelen saldırıyı durdurup “counter attack” yap, sana doğru koşup üstüne atlayacak bir düşman varsa iki kere X’e basıp üstünden atla ve son olarak yuvarlağa basıp düşmanı sersemlet. Aslında yakın dövüş gerçekten bu kadar basit, hatta yazarken “Lan bu Super Mario’ya çok benziyormuş be.” dedim. “O kadar da değil birader ne yaptın? Oldu olacak Robin için de kaytan bıyıklı Luigi yakıştırması yap da tam olsun!” dediğinizi duyuyorum, kulaklarım çınlıyor gibi. Elbette o kadar basit değil. Bulunduğumuz ortamdaki çoğu metaryeli dövüş sırasında kullanabiliyoruz. Tavandan sarkmış lambalardan tutun da patlamaya hazır gaz tüplerine kadar. Hatta son oyunumuzda bu bağlamda bir yenilik de var. Bazı bölümlerde Catwoman, Nightwing gibi karakterlerle birlik oluyor ve düşmanlarla birlikte savaşıyoruz. Bahsettiğim yenilik, “Dual Takedown”. Düşmanımızı hoş animasyonlar eşliğinde yalnızca bir tuş yardımı ile birlikte dövebiliyoruz ve bunu yaptıktan sonra yanımızda gelen karakter oluyoruz. Yani Batman’ken bu “Dual Takedown”u yaparsanız yanınızda kim varsa onu kontrol etmeye başlıyorsunuz ve bu gerçekten iyi bir deneyim.
Her oyunda yenilikleriyle birlikte gelen ve oyunumuzu her zaman enteresan ve eşsiz kılan “Batsuit” ve “Utility Belt” teçhizatlarımızı da unutmadım. Teçhizatların tadını oyunda çıkarmanız için detayına girmiyorum.
Bas gaza Batsy bas gaza!
İşte Arkham Knight’ı serimizin diğer oyunlarından ayıran kısma geldik; Batmobile! Son oyunumuzun en yeni özelliği olan Batmobile ile şehir içindeki tüm düşmanlarımızla savaşabiliyoruz. Araba veya tank sahibi düşmanlarımızı açık dünya olan Gotham’da kovalayıp füzelerimizi kullanarak indirebiliyoruz. Arabasız düşman topluluğunu ise aracımızda bulunan tam otomatik silahımızla indirebiliyoruz ya da aracınızı üstlerine sürün ve dokunduğunuzda elektrik çarpsın, daha zevkli.
Her oyunda olduğu gibi bu oyunda da gelen yeni özellik ile görev sisteminde değişiklikler oldu. Bazı görevleri yalnızca Batmobile ile yapabiliyoruz. Bence bu hoş olmuş, geride kalan üç oyunumuzdaki görev şablonu hemen hemen aynıydı; fakat Batmobile ile hem çeşitlilik artmış hem de hoş sahnelere vakıf olabiliyoruz. Mesela bir yerde kapana kısıldınız etrafınızda onlarca düşman var ve kaçmak mümkün gözükmüyor. Uzaktan kumanda ile arabanızı kontrol edebiliyor ve düşmanlarınızı alt edebiliyorsunuz. Bu konuda bazı eleştiriler de oldu elbette, “Abi çok sıkıcı! Her yere arabayla gidiyoruz, ne diye bizi mecbur bıraktılar buna ya?! Ne güzel uçuyorduk eski oyunlarda sağa sola.” gibi anlam veremediğim bu eleştiri çok sık yapıldı. Birader haritada istediğin yere uç, tek tuşla arabanı yanına çağırman mümkün, arabaya binme anındaki animasyonlar da cabası. Bundan sonra yapımcılara söyleyeceğim; oyun yaparken en iyisi yanında kullanma kılavuzu da versinler…
Her açık dünya oyununda bildiğiniz üzere arabalar çok önemlidir. Bir oyunun araç sürüş dinamiklerine göre değerlendirildiği zamanlar bile olur. Oyun çok iyidir; ancak araba kullanışı iyi değilse eleştirilebilir. Oyunda Batmobile’yi iki şekilde kullanabiliyoruz. Bunlardan biri normal mod. Yalnızca gaza basabiliyoruz, herhangi bir silahı ya da teçhizatı istediğimiz zaman kullanma imkanımız yok. Yalnızca kovalama bölümlerinde araca kitlenirseniz füze atabiliyorsunuz. Aracın daha birçok özelliği var; bunlardan biri, “fırlatma” modu. Arabayla son gaz ilerlerken bir anda bu modu çalıştırıyorsunuz, ardından kanatlarınızı açıp süzülerek karşı binanın 10. Katına camdan giriş yapıp içerdeki bir adamın üstüne konuyorsunuz. Diğerlerini indirme işini sizin zevkinize bırakıyorum. Üstelik bunu yapmak gerçekten çok kolay. Bazı sahneler son bulduğunda “Lan şimdi bunların hepsini ben mi yaptım?” diyebiliyorsunuz.
Sürüş dinamikleri ise fena değil. Daha evvel hiç Batmobile kullanmadığım için yorum yapamayacağım; ancak fena değil yani, tat veriyor. Diğeri ise savaş modu. Aracımızı savaş moduna aldığımızda tüm silahlar ve teçhizatlar görünür hale geliyor ve arabamızı kovalamaca sahnelerindeki gibi öyle gaza basarak kullanamıyoruz. En fazla gelecek olan füzelerden ve diğer tehditlerden kaçabilmek için bir tank gibi yavaşça hareket edebiliyoruz; ardından nişan alıp ateş ediyoruz. Bu olayı çok beğendiğimi söylemeliyim. Batmobile, bir oyun içerisinde bundan daha aktif ya da daha akıcı bir biçimde kullanılamazdı zaten.
Yapay zekaya gelecek olursak eleştirilecek bir şey yok; çünkü oyunda pek de yapay zekalık bir durum yok. Daha evvel de bahsettiğim gibi şehirde yalnızca serseri mayın gibi sağa, sola saldıran suçlular var. Bina içi bir çatışma varsa bölge taraması yapıp her birini teker teker avlıyor, kimini kolundan, kimini bacağından tavana asıyoruz. Düşmanlarımızın aynı güzergah üstünde yürümüyor olmasını da beğendiğimi söylemeliyim.
Ne kadar detaylı, o kadar zorlu bir Gotham!
Oyunun senaryosu, yenilikleri ve oyun mekaniklerinden sonra gelelim oyunumuzun açık dünyasına. Serimizin 4. Oyunu olan Arkham Knight serinin diğer oyunlarına nazaran çok daha büyük ve detaylı bir haritada geçmekte. Oyunumuzun geçtiği Gotham şehri 3 ana bölgeden oluşmakta. Oyunu oynamaya devam ettikçe bir bölgenin diğerine hiç benzemediğini fark ediyorsunuz. Şehrin kendisi olduğu gibi bir yandan da şehrin altında tüneller de mevcut. Bu tüneller bazı yerlere daha hızlı ulaşmanızı ya da düşman tarafından aranırken saklanabilmenizi sağlıyor. Yani şehir oldukça orijinal. Durum böyle olunca görevlerdeki çeşitlilik ve şehir içindeki yan görevler artıyor. Binadan binaya Batclaw'ımızı atıp uçarken bir anda dev bir yarasanın karşımıza çıkması ve yerden yüzlerce metre yükseklikte Gotham’ın gökdelenleri arasında kaybolmasından tutun da insanları kaçıran domuz maskeli bir ruh hastasını yakalamaya kadar onlarca yan görev bulunuyor oyunumuzda.
Cesaret Veren Müzikler
Müzikler… Her oyunun -bana sorarsanız- yapı taşı. Müzikler olmazsa ne korku oyunlarının ne de aksiyon oyunlarının bir anlamı olur. Her Batman oyununda olduğu gibi serimizin bu oyununda da müzikler cesaret verici, heyecanlandırıcı ve gaza getirici! Serinin diğer oyunlarındaki müzikler Nick Arundel ve Ron Fish’in ellerinden çıkmıştı. Bu oyunda ise Nick Arundel’in yanında David Buckley göreve nail oldu. Ve sonuç mükemmel! Her duruma uygun müzikler size Batman olduğunuzu ve o heyecanı yaşadığınızı kesinlikle iliklerinize kadar hissettiriyor. Umarım ikilinin birlikteliği devam eder.
Müzik listesine buradan ulaşabilirsiniz.
Batman Arkham Knight Alınmalı mı?
PC platformunda her ne kadar FPS düşüşleri ve optimizasyon sorunuyla insanları çileden çıkarsa da PS4 adına müthiş bir oyun olmayı başardı, öyle ki; PlayStation 4 için “Game of the Year Edition”ı bile çıktı. Başarılı senaryosu, karakter animasyonları, düşmanların orijinalliği ve yapmış olduğu birçok yenilik ile çok kaliteli bir 15-20 saat sizi bekliyor. Yan görevleri de yapmak isterseniz minimum 27 saatlik bir keyif demektir. Gerçi “Riddler”ın görevleri düşünüldüğünde pek de keyif denemez ama... Serinin eski oyunlarını oynayanlara tavsiyem, durmayın oynayın. Eski oyunları oynamamış arkadaşlara ise, oyunu oynamadan evvel; eğer imkanınız varsa PS4’e çıkmış olan “Return to Arkham” oyun paketini almanızı ve bitirmenizi tavsiye ediyorum. Paketin içerisinde Batman Arkham Asylum ve Arkham City oyunları daha iyi görüntü kalitesi ve tüm DLC’leri ile “Remastered” olarak bulunmakta. Eğer imkanınız yoksa daha ucuz olduğu için PC platformunda deneyebilirsiniz. PC’de bu oyunlar adına hiçbir sorun yok, hatta her oyunun “Game of the Year Edition”ını tavsiye ediyorum. Hiçbir şekilde oynayamam ben bu ilk 2 oyunu diyorsanız Youtube ellerinizden öper.
Bu arada, Arkham Knight oyununun DLC paketleri de gerçekten muhteşem. Onlarca yenilik, bir sürü yeni hikaye ve birçok “Challange” modu ve daha fazlası… İlerleyen günlerde DLC paketlerinin de incelemesini yapacağım.
Batman Arkham Knight Season Pass İncelemesine buradan ulaşabilirsiniz.
İncelemenin sonuna geldik, umarım beğenmişsinizdir. Başka incelemelerde görüşmek üzere. Unutmayın yorumlarınızı bekliyorum.