Dijital dünyada birbirinden farklı oyun yapıları her zaman karşımıza çıkıyor. İnsanlar kendi beklentilerini ve yaşama dair bazı düşüncelerini buradan yürütüyor ve bu süreçlerle ilgili de geniş bir çalışma yaratıyor.
Eğer bir oyuncuysanız ve oyun oynamayan bir aile üyesine, arkadaşınıza ya da meslektaşınıza boş vaktinizi nasıl değerlendirdiğinizi anlatmaya çalıştıysanız, genelde karşılığında alınan tepkiyi biliyorsunuzdur. Boş ve anlamamış bir yüz ifadesi… Adeta, böyle çocukça zevklerinin olduğundan haberim yoktu diyen, zamanınızı boşa harcadığınız mesajını veren bir bakış… Halbuki video oyunları oynayarak zamanınızı o kadar da boşa harcamıyor olabilirsiniz. Nasıl mı? Gelin üzerine konuşalım.
Amerika’da 2013 yılında yapılan geniş ölçekli bir araştırmaya göre yetişkinlerin yaklaşık yüzde %18’i reçeteli ilaç kullanıyordu. Bu ilaçların çoğu depresyon veya bunalım gibi sorunlar içindi, bu da yaşadığımız dünya ile ilgili birçok şey söylüyor bize. Eğer bu sorunlardan biriyle karşı karşıyaysanız, ilaç dışında size yardım edebilecek bir alternatif daha var: Oyun oynamak. Depresif kişiler çoğunlukla en büyük zorluklardan birinin motivasyon eksikliği olduğunu düşünür. Ve favori oyununuzu oynamak, mesela bir puzzle’ı çözmek veya bir video oyununda sonraki seviyeye geçmek, motive olmak için harika bir yoldur.
Oyunlarda Beyin Kontrolümüz Daha Yoğun Oluyor
Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmalar, oyunların beynimizde motivasyon, ödül ve öğrenme ile ilgili alanları uyarıcı bir etkiye sahip olduğunu kanıtladı. Oyundaki başarı beyindeki ödül merkezlerini uyarıyor, depresyon ise bunun tam tersini yapıyor. Video oyunları gerçekten depresyonun sebep olduğu hasarı tamir ediyor. Ayrıca bunlardaki zorluklarla, aynı gerçek hayattaki engellerle yüzleştiğimiz gibi başa çıkmamız, hayat karşımıza ne çıkarırsa çıkarsın hepsine hazırlıklı olmamızı sağlıyor. Mental hastalıklarla ilgili geliştirilen oyunlar da var tabii, Zoe Quinn’in “Depression Quest”i gibi.
Öğrenme Konusunda Yeni Kapılar Açıyoruz
PTSD; doğa afetler, bir aile üyesinin beklenmeyen ölümü, taciz gibi şeyler de dahil olmak üzere herhangi stresli bir olay sonrasında oluşabilir. Bu yıl Oxford Üniversitesi’nde, bu stres bozukluğuna tedavi aramak yerine baştan engellemeye yönelik önlemler aranan bir deneye dair makale yayınlandı. Deney “tetris bazlı müdahale”ye dayanıyordu. Bir araba kazası yaşayan veya buna şahit olan insanlar acil serviste beklerken bazılarına oynamaları için tetris verildi. Diğerlerine ise yazılı bir egzersiz verilmişti. Ardından ertesi günlerde trajik anılarının aşamalarını kaydetmeleri söylendi: Tetris oynayanların kötü bölümlerinin sayısı önemli ölçüde daha azdı.
Tetris Oyunu Pek Çok Hastalıkta Denge Yaratıyor
Texas Tech’ten John Velez, oyuncuların oyun içi başarılarının ve değerlerinin gerçek dünyaya yansıyıp yansımadığına baktı, ve olumlu sonuç aldı. Velez, bir testte zayıf puan alan, ama oyun içindeki başarılarına kesin bir değer veren öğrencilerin kendilerini toparlama ve sonraki sınavda puanlarını ikiye katlama olasılıklarının daha yüksek olduğunu tespit etti. Video oyunlarının, oyuncuların kendilerine verdiği değeri tazelediğini, başarabileceklerini farketmelerini, ve ihtiyaç duyulan yere ulaşabilmek için nelerin geliştirilmesi gerektiğini belirlemekte daha iyi olmalarını sağladığını söyledi.
Bilgisayar Oyunu Oynamanın Keyfi
Önemli unsur, insanların oyun oynamaya değer vermeleri ve bunun işe yaraması için kimliklerinin bir parçası olarak görmeleri gerektiği idi. Bu insanlar gerçek hayatta negatif sonuç aldıklarında daha az savunmacılardı. Hayatlarımızda biraz olumlu bir destek kullanmamız hiç de fena olmaz doğrusu.
Çoklu görev yeteneğinin iyi ya da kötü olduğu konusuna girmeyeceğim, fakat modern dünyada bunun kaçınılmaz bir gereklilik olduğu ortada. Geneva, Wisconsin ve Rochester’deki üniversitelerin ortaklığıyla yapılan bir araştırmada, aksiyon veya FPS (first-person shooter) oyunları oynayan kişilerin çoklu görevde daha iyi oldukları tespit edildi. Bu insanlar tek bir seferde daha fazla şeye odaklanabiliyorlardı; ayrıca hem aynı anda birçok görevi yerine getirebiliyorken, hem de bunun performanslarına olan negatif etkisi daha azdı.
Yaratıcılık her yaş grubunda harika bir özellik. Yaratıcı çocukların daha ilginç hayali arkadaşları olurken, yaratıcı yetişkinler de daha çok eğleniyorlar. Bazılarımızın yaratıcılığı doğuştandır, ama Michigan Üniversitesi’nin bir deney çalışmasına göre, video oyunlarıyla bu özelliğimizi sonradan da güçlendirebiliriz.